Home » , , , , » AKP nin RANT kapısı Yeni İhale Kanunu

AKP nin RANT kapısı Yeni İhale Kanunu

Maxtouch | 20:14 | 0 yorum


Serdar Harp: ‘Bu dört yıllık soygun yasası’            

“Yeni İhale Kanunu ile artık milyarlık ihalelere sadece üç firma davet edilecek ve iş birine verilecek. Hem de dört yıllığına. Devlet ihaleleri halka kapatıldı, rekabet tamamen bitti.”  “Siyaseti müteahhitler finanse eder. Siyasiler de iktidara gelince onlara borçlarını ihalelerle öder. Bunu AKP başlatmadı. Ama AKP şunu başlattı: İhaleler hiç bu kadar pervasız yapılmadı.”  ***  

NEDEN? SERDAR HARP

Türkiye’de siyasetin en çok kirlendiği yerlerden biri devlet ihaleleri. Devlet ihaleleri dediğimiz, devletin yaptığı bütün yatırım ve harcamalar… Baraj yapımından toplu konut inşaatına, gıda malzemesinden makine, teçhizat, otomobil, danışmanlık hizmetleri satın almaya kadar akla gelebilecek her türlü yatırım ve harcamalar bunlar. Milyarlarca dolarlık bu ihaleleri, siyasi iktidarlar eskiden beri kendi yandaşlarına vermeye uğraşıyorlar. Bu yolla kendi yandaşlarına güç, imkân ve büyük gelir sağlıyorlar. Bu çarkın yürüyebilmesi için de bu ihaleleri ciddi denetlemiyorlar. Bu ihaleleri alan müteahhitler de buna karşılık siyaseti finanse ediyorlar. Ama ihaleler denetimsiz yapıldığı için, devlet binaları, okullar, yurtlar, yollar vb. depremlerde, sel felaketlerinde ilk çöken yerler oluyor. İnsanlar ölüyor, hesap sorulamıyor. Devlet ihalelerinin uyması gereken bir de kanunu var. AKP iktidarı, işte bu İhale Kanunu’nu altı yılda tam 16 kez değiştirdi. Şu an Çankaya’da Cumhurbaşkanı Gül’ün onayını bekleyen son İhale Kanunu ise denetimi neredeyse tümüyle ortadan kaldırıyor. Biz de, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği TMMOB’un İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Serdar Harp’le bu yasanın taşıdığı büyük tehlikeleri konuştuk.  

***  

NEŞE DÜZEL: Altı yıllık AKP iktidarında on altıncı kez değiştirilen İhale Kanunu şimdi onaylaması için Cumhurbaşkanı’nın önünde. Niye bu kanun 16 kez değiştirildi?

SERDAR HARP: AKP hükümeti 1999 depreminden ve 2001 krizinden sonra iktidar oldu. İktidar olduktan bir yıl sonra da, devlet ihalelerinde güvenilirliği ve kaliteyi artırmak, rekabeti, şeffaflığı ve denetimi sağlamak, böylece yolsuzluğu önlemek, bütün bunların yanında bir de AB’ye uyumu gerçekleştirmek amacıyla İhale Kanunu’nu değiştirdi. Ayrıca kamunun ihalelerini denetlemek için de bağımsız bir kurum olan Kamu İhale Kurumu’nu kurdu. Rekabet ve şeffaflığı sağlaması için ona büyük yetkiler verdi.

Bu İhale Kanunu, bütün kamu kuruluşlarını sıkı bir biçimde kapsamına almıştı. Niye bu kadar çok değiştirildi?

Bütün bu değişiklikler, siyasi iktidarın kendi rant alanlarını genişletmek için yaptığı hamlelerdir. Nitekim İhale Kanunu’nda yapılan ilk değişiklikler kamu ihalelerinde ‘anahtar teslim proje’ isteminden vazgeçmek, belediyelerin ve TOKİ’nin yaptığı işleri İhale Kanunu kapsamının dışına çıkarmak oldu. Bugün TOKİ’nin yaptığı işleri kimse denetleyemiyor. Belediyelerin de pek çok işi denetlenemiyor. Vazgeçilen ‘anahtar teslimi proje’ yöntemine gelince…

Bununla ne amaçlandı?

Bu yöntemde, yapılan işin kaça çıkacağı baştan bilinir ve iş o fiyata bitirilir. Halbuki öteki yöntemde, ihale edilen işin fiyatı yıllık fiyat artışlarıyla birlikte yükselir. Sonunda iş çok yüksek rakamlara biter. Yolsuzluğa açık bir sistemdir bu. Devletten 60 milyon dolara aldığınız işi öyle kolayca 300 milyon dolara çıkarırsınız bu sistemde.

Şu anda ihale sistemimiz şeffaf mı bizim?

Asla değil. 2002’de yapılan İhale Kanunu hiç yürürlüğe girmedi biliyor musunuz? Onu, yürürlüğe girmeden değiştirdiler ve bazı ihalelere muafiyetler getirdikten sonra yasayı 2003’te yürürlüğe soktular. Sonra yapılan her değişiklikle de, daha çok sayıda kamu kurumunu İhale Kanunu’nun kapsamından ve Kamu İhale Kurumu’nun denetiminden çıkardılar. Anlayacağınız bugün devletin pek çok kurumu devletin İhale Yasası’na tâbi olmadan, kendi davet ettikleri firmalarla özel ihaleler yapıyorlar. Çankaya’ya gönderilen son İhale Kanunu, şeffaflığı tamamen ortadan kaldırıyor. Yapılan son değişikliklerle bu İhale Kanunu yasa dışılığı yasalaştırıyor.

Bizim ihale yasamızda rekabet esası çalışıyor mu? Bu yasayla, gerçekten işi en iyi yapabilecekler kazanıyor mu?
Kazanmıyor çünkü rekabet yok. Rekabetin olabilmesi için ihalelerin kamuya açık olması ve her yeterli olanın ihaleye girebilmesi gerekir. Ama oluşturulan sistem bu değil ki. İşin, daha baştan kime verileceğinin belli olduğu bir sistem kuruldu. İhaleler davet usulüyle yapılır hale geldi. Yani, o işi yapabilecek yeterlilikte olanlara ihale kapatıldı, sadece davet edilen üç, beş firmayla ihaleyi yapma yöntemi benimsendi.

Bu milyarlık, bazen de trilyonluk ihalelere hangi firmaların davet edileceğine kim karar veriyor?

İhaleyi yapan kurum karar veriyor. Firmaların yeterliliklerini kendisi tespit ediyor. Üstelik bu kriterlere göre yeterli olanların hepsini de ihaleye davet etmiyor. Özellikle Çankaya’ya gönderilen son İhale Kanunu, davetle ihale sisteminin kapsamını daha da genişletti. Buna yapım, inşaat işlerini de soktu. Ayrıca davet edilecek firmaların sayısını da üçe düşürdü. Anlayacağınız ihaleler hem KİK denetiminin dışına çıkarıldı hem de davet usulü benimsenerek ihalelere siyasi iktidarın istediği kişilerin ve firmaların çağırılmasının yolu daha da açıldı. Tabii ki bunlar iktidar partisini finanse eden firmalar olacak. Artık devletin ihalelerinde rekabet tamamen bitti. Şeffaflık falan kalmadı.

Daha önce var mıydı?

AKP yaptığı her değişiklikle serbest rekabeti ve şeffaflığı törpüledi. Son değişiklikle de işin doruğuna çıktı. Oysa AB, Türkiye’den şeffaflık ve rekabet talep ediyor. Son İhale Kanunu’yla AB kriterlerinden tamamen uzaklaşıldı. Okuldan konut inşaatına, fabrikadan köprü, baraj yapımına, devlete makine, malzeme, gıda alımlarından otobüs alımlarına kadar kamuda ihale konusu olan her şey muafiyet kapsamına alındı. İhale Kanunu öyle bir hale getirildi ki, artık üç firma davet edilecek ve birine ihale verilecek. Hem de dört yıllığına verilecek.

Niye dört yıllığına verilecek?

Çünkü bir de çerçeve anlaşması denilen yöntemin kapsamı genişletildi. Eskiden sadece ilaç için yapılan bu anlaşma türü şimdi danışmanlık hizmetleri de dahil devletin bütün mal ve hizmet alımları, yapım işleri için de yapılabilecek. Ve bu anlaşma dört yıllık olacak. Ayrıca şu da var. Eskiden 10 milyon YTL’nin üstündeki işlerin açık ihale edilmesi gerekirken bu eşik değer de son yasada kalktı. Gerçi duble yollarda olduğu gibi büyük işleri parçalayıp gene davet usulüyle kendi adamlarına veriyorlardı ama şimdi parçalamaya da gerek kalmayacak. Çok büyük işler de artık siyasi iktidarın adamlarına verilecek.

Kamu İhale Kurumu yeni yasadan sonra ihaleleri ne ölçüde kontrol edebilecek?

Bütün ihaleler bundan sonra sadece şeklî bir denetime tâbi tutulabilecek. KİK, ihaleleri ancak bir evrak eksik mi gibisinden şeklen denetleyebilecek. Ancak ihaleye itiraz yapıldığında devreye girebilecek. Bağımsız bir denetim kurumu olan KİK tamamen işlevsizleştirildi. Zaten pek çok ihale denetlenemiyordu, ihalelerin şeffaflığı ve güvenilirliği şimdi iyice ortadan kalktı. Size son yasayla iyice yaygınlaştırılan davet usulü ihale sisteminin ne olduğunu anlatayım.

Davet usulü ihale sistemi nedir?

Mesela üç milyar dolarlık ‘Yedi Tepeye Yedi Tünel’ projesinin ihalesi davet usulüyle yapıldı. Biz bu KİK’e başvurduk ve ihalenin açık yapılmamış olmasına itiraz ettik. Ama karşımıza “Acil işler, genel ihale şartlarının dışındadır. Bu işler için açık ihale yapılmaz. İşler, davet usulü verilir” maddesi çıktı. Peki, acil işler neydi? Savaş, salgın, afet, deprem, dış politika gibi durumlardı. İstanbul Belediyesi ‘Yedi Tepeye Yedi Tünel’ ihalesini deprem kapsamına sokup davet usulü yaptı. İşte biz buna itiraz ettik. KİK de araştırıp kararını verdi. “Bu projenin depremle ilgisi yok. Bu ihale yanlış” dedi. Ama ihaleye girenler firmalardan hiç biri bu ihaleye itiraz etmediği için KİK ihaleyi iptal edemedi.

Niye edemedi?

Çünkü İhale Kanunu 2002’den beri getirilen muafiyetlerle delik deşik edildi. Getirilen bir muafiyet de şuydu. Davet usulüyle yapılan ihale usulsüz olsa da, eğer katılan firmalar itiraz etmezse KİK tarafından denetlenemiyor. Dışarıdan itiraz yapılamıyor. Biz Mühendisler Odası olarak ihalelere itiraz edemiyoruz. Hele hele Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulan son İhale Kanunu daha da ileriye gitti. Bütün kamu ihaleleri gerçek bir denetimden muaf hale geldi. KİK’in denetleme yetkisini tamamen ortadan kaldırdı.

Bazı ihalelerde işlemler gerçekten çok fazla ve işi çok geciktirici değil mi? Bu şartların değiştirilmesi gerekmiyor mu?

İhalelerde elektronik sisteme geçilmesi olumlu bir adım. Ama esas olan eşitlikçi, rekabetçi, denetlenebilen bir ihale sistemi kurmaktır ve elektronik ihaleyi böyle bir sistemde yapmaktır. Böyle bir şeffaf sistem hem meslek örgütleri hem de odalar tarafından desteklenir.

Neden ihalelerin denetimi önlendi bu yasayla?

KİK’in ihaleleri iptal etmesini engellemek için yapıldı bu. Cumhurbaşkanı yasayı onaylarsa, ‘adrese teslim, ihalesiz ihale dönemi’ başlıyor Türkiye’de. Geçmişte usulsüzlük iddiasıyla mahkemelere başvurduğunuz bütün ihaleler bugün bu yasayla yasal hale geliyorlar. Eskiden, yapılan ihalelere itiraz edebiliyorduk. Son yasayla itiraz edemeyeceğiz. Sadece ihaleye katılanlar itiraz edebilecekler ve KİK de onlar itiraz ettiği takdirde ihaleyi inceleyebilecek. Bütün bunlar, vatandaşın parasını birilerine aktarmak demektir.

Birçok malın ve hizmetin ihalesi de denetim dışı bırakılıyor. Askerî araç gereçler denetim dışı mesela. THY’nin uçak alımı denetim dışı. Bunlar niye denetim dışı?

Cevabı çok net. En çok rüşvetin döndüğü alanlar bunlardır da onun için. Savunma tamamen denetim dışındadır. Ne sorgulayabilirsiniz, ne yargılayabilirsiniz, ne de ihalenin niteliğini, neyin alındığını bilirsiniz. İstedikleri gibi verirler alırlar. Şimdi bütün sistemi üç aşağı beş yukarı bu hale getirecekler. Amaç da bu zaten…

Yılda, ihalelerle alınan mala ve hizmete devlet ne kadar para harcıyor?

200 milyar YTL civarında para harcıyor… Bunun rüşvete gideni yüzde 10-15’tir. Yani yaklaşık 30 milyar YTL rüşvet döner ihalelerde.

Avrupa Birliği’nin ihale yasasıyla bizimki arasında ne tür farklar var?

AB’nin ihale yasasında rekabet var, şeffaflık var, denetim var. İşler, yeterli olana verildiği için güvenilirlik var.

AB’nin ihale şartları bütün üye ülkeler tarafından uygulanıyor mu?

Tabii uyguluyorlar. Son İhale Kanunu’yla AB’nin kriterlerinden tamamen uzaklaştık biz. Üstelik bunu, AB üyeliğini istediğini söyleyen AKP yaptı. Biz bu İhale Kanunu’yla AB sürecini yürütemeyiz. Ama AKP de zaten bir, iki yılda ne yaparsam yaparım mantığıyla hareket ediyor.

Anlamadım…

Böyle bir ihale kanunuyla müzakereleri sürdürmem dediğinde AKP bu kanunu değiştirir. Ama o zamana kadar da yandaşlarına kamunun işlerini dört yıllığına davet usulüyle ve çerçeve anlaşmalarıyla vermiş olur. AKP bu kanunla kamunun dört senesini satacak. Bütün yapım, inşaat işlerini, mal ve hizmet alımlarını dört yıllığına kendi taraftarlarına ihale edecek. Mesela okul yapma işini dört yıl boyunca davet usulüyle birkaç firmaya verecek. Cumhurbaşkanı bu yasayı onaylarsa, Türkiye inanılmaz bir yolsuzluk dönemine girecek. Üstelik bu İhale Kanunu’yla ileride bu yolsuzluklarla ilgili hiçbir dava açılamayacak.

Niye açılamayacak?

Çünkü bu İhale Kanunu’yla yolsuzluklar artık yasal hale gelecek. Çünkü bütün yolsuzluklar yasal bir kılıf içinde yapılacak. Türkiye bugüne dek böyle bir ihale yasası hiç görmedi. AB’ye üyelik sürecinde ihale şartları iyileştirileceğine sürekli istisnalar getirilerek, ihale yasası hiçbir sınır tanımayan, kamu ihalelerinin adrese yapılacağı bir sisteme dönüştürüldü. Kamu yaptıracağı işlerle, satın alacağı mal ve hizmetlerle ilgili ihalelerin yüzde 80’ini son yasayla artık davet usulü yapılacak. İşler davet edilen üç kişiden birine verilecek.

Eskiden nasıldı?

Eskiden çerçeve anlaşması sadece kamunun ilaç alımında yapılıyordu. Ve ihaleye 25 firma çağırılıyordu. Şimdi her türlü ihaleye üç firma davet edilecek ve inşaat işleri bile çerçeve anlaşması kapsamına sokulacak. Rekabete açık şeffaf bir ihalenin yüzde 30-40 üstünde bir fiyatla, ihaleler, davet edilenlere verilecek. Aradaki fark da bir biçimde paylaşılacak. Amaç, kamu ihalelerini önlerinde hiçbir engel olmaksızın, istedikleri insanlara istedikleri fiyatla vermek, kalan dört yıllık iktidar dönemlerinde yandaşlarına ve yakın çevrelerine uzun vadeli işler yaptırmak.

Türkiye’de siyasetle müteahhitlik arasındaki ilişki nedir?

Siyaseti müteahhitlik finanse eder. Dolayısıyla siyasetçiler iktidara geldikten sonra müteahhitlerin önünü açarlar. Hem onlara geçmiş borçlarını ödemek hem de gelecekteki finansmanlarını yaptırmak için yaparlar bunu. Türkiye’de siyaset özellikle 1970’lerden beri kamu ihaleleri yoluyla finanse ediliyor. Bunu AKP başlatmadı. Ama AKP şunu başlattı. Kamu ihaleleri hiçbir dönem bu kadar pervasızca yapılmadı. İstisnalar, davet usulü ihaleler, çerçeve anlaşmaları hiç bu kadar yaygın olmadı. Rekabet, denetim tamamen bitti. Sistem tümüyle usulsüzlüklere ve yolsuzluklara açıldı.
İhalelerin giderek daha denetimsiz hale getirilmesi vatandaşın güvenliği açısından bir tehlike yaratıyor mu peki?
Bu da işin başka bir vahim yönü. Bu çok tehlikeli bir sistem! Sadece vatandaşın parasını değil, denetimsizlikten ötürü can güvenliğini de tehlikeye atacak bu sistem. Bu yüzden Cumhurbaşkanı’na bu yasayı onaylamaması için seslenmeliyiz. Özellikle inşaat işlerinde büyük tehlike yaratıyor şimdi bu kanun. Böyle rekabetsiz ve denetimsiz bir sistemle, kamunun bütün işleri yeterli olmayan firmalara verileceğinden, şimdi çok daha kötü olaylar yaşanacak. Çünkü bu durumda daha çok sayıda okul da çöker, yol da göçer, alt yapılar da patlar. Çocuklar, insanlar ölür. Cumhurbaşkanı bu yasayı onaylamamalı. Çok kötü bir yasa bu!

CHP ve MHP daha iyi bir ihale kanunu için gereken çabayı gösteriyor mu?

Hayır göstermiyorlar. Yasayla ilgili hiç ses çıkarıyorlar mı? Çıkarmıyorlar. Çünkü onlar da müteahhitlikten besleniyorlar. İktidara geldiklerinde onlar da bu yasadan yararlanacaklar. Siyaset Türkiye’de çok kirlendi.

Siz müteahhit misiniz?

Evet. Ama biz bugüne devletle ve belediyelerle hiç iş yapmadık. Biz sadece özel sektöre müteahhitlik hizmeti veriyoruz. Son yasayla, mühendislik eğitimi görmüş insanların yeterlilik şartlarını da değiştirdiler. Teknik elemanları ihale sürecinin dışına attılar.

Ama sonuçta bütün bu denetimsiz ihalelerin evraklarında mühendislerin imzaları da bulunuyor, öyle değil mi?

Firmalar denetlenmedikleri için göstermelik inşaat mühendisi imzalarıyla da iş yapabiliyorlar. Ama bizim Oda olarak yetkimiz çok sınırlı. Biz meslek ahlakına bu tür işlemleri tespit ettiğimizde o kişiyi onur kuruluna veriyoruz. Meslekten sadece üç ay men edebiliyoruz. Üç ay sonra tekrar mesleğe dönüyor. Bakın… Mühendislik Yasası’nın tarihi 1938. Bu yasa değiştirilmiyor ama 2002 tarihli İhale Yasası 16 kez değiştiriliyor. Gene büyük rantlar yaratan, yolsuzluklara yol açan İmar Kanunu’na hiç dokunulmuyor ama İhale Kanunu’yla durmadan oynanıyor. Türkiye’de siyaset çok kirli, çook…
http://www.taraf.com.tr/nese-duzel/makale-serdar-harp-bu-dort-yillik-soygun-yasasi.htm
“AKP son değişiklikle denetimsizliğin doruğuna çıktı. Artık devletin tüm ihaleleri sadece şeklen denetlenebilecek. İhale usulsüz de olsa, katılan üç firmadan biri itiraz etmezse hesap sorulamayacak.”
 
Share this article :

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. VİTRİN - All Rights Reserved
Template Modify by Creating Website
Proudly powered by Blogger