Bayram sonrasıydı bir iş için karşıya geçmem gerekti. . Bir pazar günü Üsküdar vapurun dan Eminönü iskelesine ayak bastığımda kendimi mahşeri bir kalabalığın içinde buldum. Göz gözü görmeyecek kadar millet bir birine yapışık hareket etmek zorundaydı. Hareket alanı bırakmayacak şekilde hem yolun sağına hemde soluna tezgahları seren seyyar satıcılar bu yetmiyormuş gibi hareket alanının muhtelif orta yerlerine de sergilerini açmıştı.
Oyuncakçı giyisici hediyelik eşyacı şapkacı elektronik eşyacı akla gelebilecek her çeşit eşya ve satıcısı Eminönü meydanını istila etmişti. Bunlara büfeler mısırcı kestaneci simitçiler tatlıcılar sucular midyeciler balıkçılarda eklenince yerli ve yabancı insanlara hareket alanı kalmıyordu. Bir ara kendimi kenara çektim. Manzarayı uzunca seyrettim. Aklıma belediyeciler ilk başbakan ve topbaş geldi. Ne yalan bunlar ne iş yapar dedim.
Halbuki İstanbul yıllardır böyleydi. Ülkelerinden kalkıp kmlerce uzakta İstanbulun en güzel mekanı boğazı görmeye gelen yabancılara bu eziyet niyeydi hadi biz duyarsız bir milletiz ama avrupa da sokaklarda seyyar satıcı gören bu yabancı turistler zabıtaya gerek kalmadan kendileri seyyar satıcıların arabalarını devirmekte sattıklarını dağıtmakta parçalamakta tezgahlarını başlarına geçirmekteydiler. Avrupalıya göre bu davranış haksız kazançtı. Esnafın emek ve parasını çalan bu hırsızlara müsaade edemezlerdi. Şimdi tatil için geldikleri istanbulda cennet boğazda gördükleri manzara karşısında mecbur sessiz kalmak zorunda oluşları ev sahibi oluşumuz ve değerlerimiz adına kendi ayıbımız değil mi? Eminönün de gezecek alan yok zaten gitmek istediğiniz yere seyyar satıcılar her yeri kapladığı için zor yürüyorsunuz. Durup dinlenecek boğazı seyredecek bir alan yer yok , Şöyle oturup boğaz havası alacağınız resim çekeceğiniz bir yer hiç yok oraları da seyyar satıcılar istila etmiş. Medeniyet şehri Avrupa başkenti İstanbul böyle mi olmalıydı?
Düşünmemek elde değil. Sahi başbakan ve Kadir topbaş ve eminönü belediye ne iş yapar…
0 yorum:
Yorum Gönder