Kuran-ı Kerimin (Hz.Süleymân (a.s)'ın) Hükümü doğrultusunda Orman yakanlara uygulanacak ceza

Maxtouch | 13:12 | 0 yorum



"Bir zaman Dâvud ve Süleyman, bir ekin konusunda hü­küm veriyorlardı: Bir grup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekin (tarlasının) içine dağılıp (ekine) zarar vermişti. Biz, onların (bu konuda verdikleri) hükmü gö­rüp bilmekte idik. (Fetvayı) bu (şekilde vermeyi) Süleyman'a Biz bildirdik. Çünkü Biz, Davud'a ve Süleyman'a, hüküm (peygamberlik, hükümdarlık) ve ilim verdik." ENBİYÂ Suresi 78


Bir adamın koyunları bir gece vakti bir kavmin ekin tar­lasına girip orada bulunan ekinleri yemişler ve ekinleri yok etmişler. Davalı taraf, Süleyman'ında orada olduğu bir sırada Dâvud peygambere gelip olayı olduğu gibi ona anlatmışlar. Bunun üzerine Dâvud Peygamber, koyunları, geceleyin telef edilen ekinin yerine tarla sahibine verilmesine karar verdi.

 O sırada 11 yaşında olan Süleyman Peygamber bu kararın dışın­da şöyle bir karar belirtmiş:

"Koyunları, ekin sahibine ver. Onların sütlerinden, yavru­larından ve yünlerinden faydalansınlar. Ekin tarlasını da, ko­yun sahibine ver. Eski haline gelinceye kadar onu ıslah edip düzeltsin.[6]

Bu karar, her iki taraf içinde daha iyi idi. Çünkü bunun sonucunda; koyun sahibi, koyunlarına sahip olacak ve tarla sahibi de, tarlasına sahip olacaktı.


Orman yakanlara nasıl ceza verilecek? Günümüz hukukunda Para cezası veriliyor. Yangınların çoğu köylerde dikkatsizlik sonucu meydana geliyor ve verilen para cezalarını köylünün ödeme gücü yok.  Yüce ALLAH ın Kuran-ı Kerimde bildirdiği gibi  Hz. Süleyman Aleyhisselamın uyguladığı hüküm bize yol gösteriyor. Yakılan orman alanı yakan köylüye verilecek. Eski haline gelinceye kadar köylü yanan alanı ağaçlandıracak yani FİDE dikecek. 

Bilmediklerimizi bize

öğreten YÜCE ALLAH a Hamd Olsun. Selam Peygamberine ve sevdiklerine. 



Hırsızlık nasıl önlenir ve hırsız nasıl cezalandırılır?

Maxtouch | 12:35 | 0 yorum


Her yıl binlerce insanın canını yakan hırsızlar, kısa süreli cezalarla serbest kalıyor. Çaldıkları ziynet eşyaları ve paraların yanlarına kâr kaldığı hırsızların birçoğu ise serbest kalır kalmaz çalmaya devam ediyor. Çünkü Türkiye'de hırsızlık suçunun ciddi bir cezası yok. Bu nedenle yakalandıktan bir süre sonra cezaevinden çıkan hırsızlar, rahatlıkla çaldıkları mallara kavuşuyor. Hırsızlık suçunun toplum üzerinde önemli sosyal ve psikolojik etkileri olduğunu belirten emniyet yetkilileri ise hırsızların birçoğunun artık bu suçu meslek olarak gördüğüne dikkat çekiyor. Bir hırsızın evden çıktığında soygun için uygun yerleri araştırmaya başladığını anlatan yetkililer, yakalanan birçok hırsızın daha önceden mutlaka benzer suçlardan sabıkaları bulunduğunu belirtiyor. Yakaladıkları bazı hırsızların 'Bizi yakaladınız ama boşuna uğraşıyorsunuz. Nasıl olsa serbest kalacağız.' diyerek meydan okuduklarını ifade eden yetkililer, bazen bir kişinin hırsızlıktan 50 ayrı sabıkası ile karşılaştıklarını kaydediyor. 1*

Sık sık yaşanan hırsızlık vakaları bıkkınlık verdi.  8 defa hırsızlık yapan elini kolunu sallayarak yine çalmaya devam ediyor. Peki çözüm nedir? Hırsızlık yapan cezası sabit olduktan yani mahkemeye çıkıp hakim cezayı verdikten sonra TAKSİM MEYDANIN da, hırsızlık yaptığı mahallede halkın ve bütün medyanın önünde yüzü açıkça görülecek şekilde  TEŞHİR edilmeli, özellikle yüzü açık olarak halk içinde dolaştırılmalıdır. Böylelikle kimin hırsız olduğu toplumca bilinsin, hırsızlar tanınsın, millet tedbirini alsın. Böylelikle teşhir edilen hırsız elini kolunu sallayarak artık hiç bir mahallede dolaşamaz. İnsanlar onu tanır ve tedbirini alır.

Kanaatimce İslamda şartlar oluştuktan sonra HIRSIZA uygulanan ellerin çapraz kesilmesi cezası hırsızın topluma TEŞHİR edilmesi amacı taşımaktadır. İnsanlar elleri çapraz kesileni görünce onun hırsızlık suçundan ceza aldığını anlarlar buna göre tedbirlerini alırlardı.  Bu uygulanmadığına göre hırsızın yüzü açık insanlara TEŞHİRİ hayata geçirilerek toplumu bilgilendirme ve tedbirini almaya yönlendirme amacı yetkililerce sağlanmalıdır. Doğru bir tanedir. İki tane doğru olmaz. Yaratıcının insanların ve toplumun refahı için koyduğu yasaları aklen ve HUKUKEN anlamaya ve zamana göre uygulamaya davet ediyoruz.

Başbakan MİLLETE yalan mı söylüyor? yoksa birileri BAŞBAKAN a yalan söylüyor?

Maxtouch | 16:29 | 0 yorum

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yurt açılışında konuşmuş demiş ki:


"Söz konusu gençlerimiz olduğunda hiçbir engeli tanımayız. Cumhuriyet tarihinin gençlere en büyük yatırımını yapan hükümetiyiz. Rakamlarla, belgelerle ortada. Lafla değil, uygulamayla ortada. Gençlik Bakanlığımızın bütçesini 15 kat artırdık. Bu bakanlığı biz kurduk. Çünkü gençlik ancak müstakil bir bakanlıkla, kendileriyle direkt ilişki kuracak bir bakanlıkla yönetilebilir.
............
Yurtları sadece barınma mekanları olarak görmüyoruz. Aynı zamanda öğrencilerimizin hayata hazırlandığı yerlerdir. 29 yurdumuzda kişisel gelişim akademisi kurarak gençlerimizin hizmetine sunduk. Yurt yatırımlarımızı da kesintisiz sürdürüyoruz. Tabi Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürümüzün süreci çok daha takip etmesi lazım. Amacımız gençlerimize ailelerinin gözleri arkada kalmayacak şekilde, kendi evlerinin rahatlığında eğitimlerini sürdürebilecek bir barınma sağlamak. Ranza dönemi de bitecek. Kalan ranzaları da süratle kaldıracağız. Bizim şimdi bazalı, karyolalı sisteme çoktan geçmiş olmamız lazımdı. Bu yaz bu işi bitirelim. Ben önümüzdeki yıl yurtlarımızda ranza görmek istemiyorum.1*



Şimdi söz konusu gençlerimiz olduğunda hiçbir engeli tanımayız. Cumhuriyet tarihinin gençlere en büyük yatırımını yapan hükümetiyiz. Rakamlarla, belgelerle ortada. Lafla değil, uygulamayla ortada. Gençlik Bakanlığımızın bütçesini 15 kat artırdık DİYEN Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sormak gerekir. Kurumun parası mı yok ki Türkiye de bir çok yurt hala RANZA sistemi ile devam ediyor? Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Kredi Yurtlar Kurumu yönetimi Başbakanın övgüyle bahsettiği kararlaştırılmış BAZA sisteminden vazgeçerek   önümüzdeki dönem için de gençlere 6,7,8 er kişilik odalarda RANZA SİSTEMİ ile hizmet verme kararları aldı. Başbakan MİLLETE yalan mı söylüyor yoksa birileri (Sor ve Gençlik bakanı Suat KILIÇ yada Kredi Yurtlar Genel Müdürü Prof Dr. Recep Kaymakcan) BAŞBAKAN a yalan söylüyor? Başbakan konuşmadan önce  biraz araştırtsa olmaz mı?






1* http://siyaset.milliyet.com.tr/basbakan-in-konusmasi-bekleniyor/siyaset/detay/1722923/default.htm

Peygamber Efendimiz tesbihat yaparken parmaklarını nasıl kullanıyordu?

Maxtouch | 15:40 | 0 yorum
Peygamberimiz şöyle buyurdu:

“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. “Her namazdan sonra otuz üç kere “Sübhânallah”, otuz üç kere “Elhamdülillah”, otuz üç kere “Allahuekber” derseniz tamamı doksan dokuz eder; yüzün tamamında da ‘Lâilâhe illallâh vahdehûlâ şerîke leh, lehü’l- mülkü velehü’l- hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.”(Müslim-Mesacid, 146)

Büyüklerimin gösterdiği Peygamber Efendimiz tesbihatı şöyledir: 

Sağ elin önce baş sonrada  işaret parmağı kullanılarak parmaklarda ki boğumlar her parmağın alt boğumdan başlamak üzere ikişer ikişer sayılır. Böylelikle 10 rakamına ulaşılır. Aynı şekilde parmaklar 3 defa sayılarak 30 rakamına ulaşılır. Son tekrarda serçe parmağının iki, yüzük parmağınında bir boğumu sayılarak 33 rakamı tamamlanır. 





Daha detaylı açıklayacak olursak sağ elin başparmağı yine sağ elin serçe parmağının alttan ilk boğumuna getirilir. Bu 1 rakamını gösterir. Serçe parmağın alttan ikinci boğumu 2 rakamıdır. Sonra sağ elin baş parmağı yüzük parmağının alttan ilk boğumuna getirilir bu 3 tür. Hemen üstündeki ikinci boğum 4 tür. Orta parmağın alttan ilk boğumu 5, hemen üstündeki boğum 6 dır.  İşaret parmağının alttan ilk boğumu 7, üstündeki boğum 8 dir. Daha sonra sayım parmağı değiştirilerek işaret parmağının ucu baş parmağın alttan ilk boğumuna getirilir bu 9, hemen üstündeki boğum 10 dur. Bu 3 kez tekrarlanarak 30 rakamı elde edildikten sonra Son tekrarda serçe parmağının iki, yüzük parmağının da bir boğumu sayılarak 33 rakamı tamamlanır. 




Büyüklerim buyurdu ki parmaklarında sorun olup da baş parmağı sayılan parmakların alttan 1.ve 2. boğumuna yetişmeyenler yine baş parmağı kullanarak sayılan parmakların 2. ve 3. boğumlarını sayarak tesbihatı tamamlarlar.


Peygamber Efendimizin insan sevgisi ve konukseverliği

Maxtouch | 14:25 | 0 yorum


Büyüklerim anlatırlar ki: Bir gün Medine ye üstü başı perişan bir insan geldi. Hali o kadar berbattı ki kimse onu evine almak istemedi. Sadece Peygamber Efendimiz o kişiyi konuk etti. Geceyi Peygamber Efendimizin evinde geçiren bu kişi  gece kusmuş yatağı da batırmıştı. Yatak o kadar kötü idi ki temizlemeye mübarek annelerimizin elleri gitmedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz bizzat kendi elleriyle misafirin ağzını ve batırdığı yatağı temizledi. Bunu gören kimsenin evinde misafir etmek istemediği o kişi MÜSLÜMAN oldu.

Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe öldü mü? öldürüldü mü?

Maxtouch | 16:54 | 0 yorum

İstanbul'dan otomobille Ankara'ya gitmek üzere yola çıkan Ülkü  Adatepe , Akyazı yakınlarına geçirdiği trafik kazasında araçtan fırlayarak yaşamını yitirdi. 80 yaşında ki Adatepenin  araçtan nasıl fırladığı  gündeme gelmedi. Çünkü enkaza dönen araçtan sadece o fırlamış ve sadece o ölmüştü.



Ülkü Adatepe'nin şoförü Adnan Selçuk, kaza anını anlatmış:
Kazadan önce kendisinin sol şeritten gittiğini belirten Selçuk, "Bir otobüs sağ şeritten gidiyordu. Sonra sol orta şeride geçti. Benim önümde bir taksi vardı. Ben de sol şeritten gidiyordum. Otobüs birden sol şeride kırınca o anda ne olduysa oldu zaten. Ona vurmayım diye artık orada yol yapımı mı vardı, ne vardı dubaları mubaları gördüm ama. Neden öyle bir şey yaptı. Madem geçecekti. Aniden öyle yola çıkılır mı? Her şey bir anda oldu bitti. Daha ne anlatayım. Giden geri gelecek mi? Gelmeyecek. Bir saat önce yemek yedik. Bir saat önce muhabbet ettik" demiş.
"ARKA KOLTUKTA OTURUYORDU, KEMERİ BAĞLI DEĞİLDİ"
Adnan Selçuk, Ülkü Adatepe ve eşinin aracın arka koltuğunda oturduklarını, ancak kemerlerinin bağlı olmadığını ifade ederek, "Beyefendiyle ikisi arkada oturuyordu. Arkada emniyet kemeri takılı değildi. Yemek yediği yerde telefonunu unutmuştu. Onu konuşuyordu beyefendiyle. Ben de dedim, sıkılmayın, ararız telefonunuzu bir şekilde ulaştırırız size. Ama nasip buraya kadarmış" diye konuşmuş. 1*
Bu tür sansasyonal haberlerde medya doğruları söylemez. Bir başka medya haberine göre Adatepe ön camdan fırlamış. Şoförün olay anı hakkında verdiği bilgiler önünde taksi olmasına rağmen otobüse vurmamak istemesi bariyerler vs kuşkuları kuvvetlendiriyor. Atatürk'ün manevi kızı 'nin öldüğü trafik kazasına ilişkin yargılanan şoförü, 1 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Mahkeme, sanık Adnan Selçuk'un, meydana gelen kaza nedeniyle 'nin taksirle ölümüne sebep olduğu kanaatine vararak, sanığın 1 yıl 8 ay hapisle cezalandırılmasına hükmetti.Sanık Adnan Selçuk'un duruşmalardaki iyi halini göz önünde bulunduran mahkeme, verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.4*
 Adapenin yakın zaman önce CHP ye açtığı MİRAS davası bu kaza ile değişik boyuta taşındı.
ATATÜRK’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’nin Sakarya’da geçirdiği trafik kazasında ölümünün ardından, çocukları Ahmet Kemal Doğançay ve Ali Kemal Doğançay, CHP ile İş Bankası aleyhine dava daha açarak, annelerinin mirastan doğan alacak tazminat miktarının tespitini istedi. CHP, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verdiği cevapta, davanın reddini talep etti. Atatürk’ün, Ülkü Adatepe’yle ilgili vasiyetini 5 Eylül 1938’de yazdığını belirten CHP’nin avukatları, “Atatürk, o tarihlerde 2 yaşında ve kimsesiz olan Ülkü’ye büyük bir insanlık örneği olarak (nisbetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadığı müddetçe ayda Ülkü’ye şimdiki 200 lira) verilmesi yönünde bir hükme yer vermiştir. Vasiyetin lehdarı bellidir ve tek kişidir. Vasiyet lehdarının ölümü halinde alt soyu yani çocukları art mirasçı tayin edilmemiştir. Ülkü Adatepe’nin ölümüyle birlikte vasiyet son bulmuştur” dedi.2*
ABD'den gelen ve Adatepe'nin Şişli'deki evinde taziyeleri kabul eden oğlu Ahmet Doğançay, annesinin ilerlemiş yaşına rağmen çok sağlıklı bir insan olduğunu belirterek, kazayla ilgili makam şoförünü suçladı. Doğançay, "Annem çok sağlıklı bir insandı. En az 100 yaşına kadar yaşayabilecek durumdaydı. Son 30 yılda tüm Türkiye'yi dolaştı. Ne tansiyonu vardı ne başka bir şeyi. Böyle bir kaza olacak şey değil. Dört şeritli bir yolda takla atıyor. Ya aşırı sürat var. Ya da uyuma falan var. Kadının bir kere kolu kırılmış. Bu durumda yavaş gitmek lazım. Çok büyük bir üzüntü içerisindeyiz. 18 yaşında kız ölmüş gibi geliyor bana" dedi.5*
Bu durumda kanaatime göre bana Ülkü Adatepeyi önceden öldürüp kaza süsü verenleri ALLAH ISLAH etsin yaptıklarından utansınlar demek düşer.


Ülkü Adatepe kimdir? 

Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın evlatlıkkızı Vasfiye Hanım ile Fransızca öğretmeni ve gar şefi Mehmet Tahsin Çukurluoğlu'nun kızıdır. Zübeyde Hanım'ın küçük yaştan itibaren yetiştirdiği Selanikli Vasfiye Hanım, Zübeyde Hanım'ın ölümünden sonra bir süre Mustafa Kemal Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'la kalmış, Atatürk kendisini Gazi Orman Çiftliği'nde istasyon şefliği yapan Mehmet Tahsin Bey'le evlendirmişti.

Vasfiye Hanım ile Mehmet Bey'in çocukları olacağını öğrendiğinde ister kız, ister erkek olsun Ülkü isminin verilmesini isteyen Atatürk, 9 aylıkken Ülkü'yü Çankaya Köşkü'ne aldırdı ve biraz büyüdüğünde onu yurt gezilerine götürmeye başladı. Yıllar boyu kullanılan ünlü Türk alfabesi kapağında Atatürk'ün isteği üzerine Atatürk'ü minik Ülkü'ye harfleri öğretirken gösteren İhap Hulusi tarafından yapılmış resimleri yer aldı. Ülkü, Atatürk'ün çocuk sevgisinin simgesi oldu.

Manevi babası Atatürk öldüğünde Ülkü 6ı yaşındaydı. Atatürk'ün ölümünden sonraki dönemde eğitimini tamamlamadı. Genç yaşta evlendi. İlk evliliğini Atatürk'ün bir diğer manevi kızı olanSabiha Gökçen'in amcasının oğlu olan üsteğmen Fethi Doğançay, ikinci evliliğini yağ tüccarı Yeşua Bensusen, üçüncü evliliğini ise işadamı Öke Adatepe ile yaptı. İlk evliliğinden iki erkek çocuk sahibi oldu. 1962 yılında yaptığı ikinci evliliği, eşinin Musevi olması nedeniyle sansasyon yarattı. Yaşamını eşi Öke Adatepe ile İstanbul'da sürdürüyordu.3*






CANCER and Karayemiş tree: Kanser ve Karayemiş ağacı

Maxtouch | 15:35 | 0 yorum

Karayemiş (Prunus laurocerasus L.)

Bilimsel sınıflandırma
Alem: Plantae (Bitkiler)
Bölüm: Magnoliophyta (Kapalı tohumlular)
Sınıf: Magnoliopsida (İki çenekliler)
Takım: Rosales
Familya: Rosaceae (Gülgiller)
Alt familya: Prunoideae
Cins: Prunus
Tür: P. laurocerasus
Binominal adı: Prunus laurocerasus L.
Bitkiye ülkemizde değişik yöresel adlar verilir. Bunlar arasında en yaygın olarak kullanılan “Taflan”dır. Laurocerasus officinalis’e “taflan” dışında, özellikle Ordu’nun doğusunda “gürcü kirazı”, “karayemiş”, “laz kirazı”, “laz üzümü”, “laz yemişi”, Giresun’da “tanal”, Artvin’de “tçkoo” gibi yöresel adlar verilir.


Hz. Davud A.S oğlu Hz. Süleyman A.S ın soyu TÜRKLER

Maxtouch | 15:32 | 0 yorum


Büyüklerim Buyurdu ki: Hz. DAVUD A.S ın oğlu Hz. SÜLEYMAN A.S ın soyu TÜRKLERDİR. Ahir zamanda Kuran-ı Kerim MAİDE SURESİ 54. Ayet ile dünyayı yönetmekle müjdelenenler İsrailoğulları değil TÜRKLER dir. ALLAH onları sever Onlarda ALLAH ı sever. onlar ne isterse YÜCE ALLAH  yaratır.
MÂİDE – 54 Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, şunu bilsin: Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever; onlar da Allah’ı severler. müminlere karşı yumuşak gönüllü,kâfirlere karşı onurlu ve başları yukardadır;Allah yolunda mücadele ederler, (Onlar) hiçbir kınayanın kınamasından korkmaksızın, Allah uğruna mücahede ederler. Allah’ın öyle bir lûtfudur ki dilediğine verir. Allah’ın (lütuf ve İhsanı) geniştir ve (O her şeyi) bilendir.
Büyüklerim buyurdu ki Ahir zamanda beklenen MEHDİ RESUL Türkler arasından çıkacaktır.

Kalp ve Damar Hastalıklarının bitkisel tedavisi

Maxtouch | 15:31 | 0 yorum


Büyüklerim buyurdu ki Lokman Hekim ölümün çaresini bulmuştu. Melekler gelip yok et dediler. Lokman Hekim Defteri nehre attı.
Kalp ve damar hastalıkları tıpkı kanser gibi böbrek gibi önceden insanlarda görülmeyen hastalıklardı. Ne vakit ki insanoğlu besin maddelerine müdahale etti, GDO lu ürünler üretti bilinmeyen bir çok hastalıklarda görülmeye başladı. GDO insan vücudunun bir çok organının işlevini bozdu.  Aç gözlü ilaç firmaları GDO yani genetiği değiştirilmiş gıdalar sayesinde önce hastalığı tetikledi sonrada bu hastalığa yönelik ilaç üretmeye başladı. Bunda kısmen başarılı oldu. Üretilen ilaçlar  amaca uygun tedavi sağlarken tıpkı GDO gibi vücudun diğer organlarını harap etti. İlaçların yan etkileri sayesinde yapmadığı hastalık işlevini bozmadığı organ kalmadı. Bu yüzden bir çok ülkede  ilaçlar  toplatıldı yada kullanılmaması tavsiye edildi.

Kalp ve akıl hastalıklarında Kara üzüm mucizesi

Maxtouch | 15:28 | 0 yorum


YÜCE ALLAH ın insanoğluna lütfu bitmez. Kara üzüm özellikle iri ve uzun olan cins kara üzüm beyin ve akıl sağlığı için bulunmaz ilaç. Kurutulmuş kara üzümün beyin ve akıl ve zekaya olan etkisi henüz keşfedilmedi ayrıca kara üzüm çekirdeklerinden elde edilen ununun kalp damar hastalıklarında damarları açıcı özelliği henüz keşfedilmedi. Fakat eskiler üzümün özellikle iri ve uzun taneli kara ve yeşil üzümü tedavi için kullandılar. Günümüzün ALZHEİMER hastalığı, akıl sağlığı ve delilik için kara üzümün tedavi edici özelliği artık gün yüzüne çıkıyor.
Kara üzüm unu bugün aktarlarda satılıyor Büyüklerim kara üzüm çekirdeklerinin  tozunun (ununu) her öğünde yenilen yemeğe serpiştirilmesini buyurdular.. Özellikle sigara kullananların kullanımı bıraktıktan sonra bu uygulamayı tıkanan kalp  damarlarının açılması için tavsiye ettiler.

HALEP teki yeni petrol rezervleri

Maxtouch | 15:27 | 0 yorum


Türkiye niçin yurtta sulh cihanda sulh anlayışından vazgeçerek komşuları ile niçin kötü oldu. Suriyece TEKNİK nedenlerle düşürülen türk uçağı, sınırlarımızda patlayan top mermileri düşen kurşunlar hatta Öyle ki PYD ve PKK nın suriyedeki her faaliyeti Türkiyenin suriyeye girme isteğini destekliyor. Bunların bilakis kendimizce organize edildiği düşünülmeli. PYD nin Türkiyenin ekmeğine yağ süren faaliyetleri sonrası Türkiye Suriyedeki PKK kamplarını bahane ederek suriyede bir TAMPON bölge kurmak istiyor peki niçin?
BALKAN savaşları öncesi İngilizler ortadoğuyu cetvelle böldüklerinde HALEP i  Osmanlıya vermek şartınıda kapsayan ve teslim  süresi yakın bir zaman sonra dolacak gizli bir anlaşma imzaladılar. Gün yakaştı. Halep in Türkiyeye teslimi gerekiyor. Esad Türkiyenin HALEP i bize verin isteğini geri çevirdi. Suriye ile sınırlarımız kaldırılacak adı konulmamış bir birleşme sağlanacakken ipler bu sebepten koptu. Şimdi KÜRESEL SERMAYE Türkiye üzerinden yeni petrol rezervlerini ele geçirmek istiyor. Bunun için Türkiyenin halepe kadar olan bölgeyi işgal etmesi gerekiyor. Bunu ABD yapmaz ise Türkiye den isteyecek. Bölgeye 250.000 asker konuçlandıran TSK için bu göreve hazırlandı. Trakyanın bütün tankçı birlikleri dahi suriye sınırına yerleştirildi. Bu sırada doğuda PKK ile sorun istenmiyordu açılım hızlandı fakat işler terse dönecek gibi gözüküyor.. TSK suriyeye girerse PKK eylemleri başlayabilir..
Halep Türkiye Irak sınırları arası üçgende yeni petrol havzaları var. Fakat çok derinler de çıkarmak külfetli ve meşakkatli iş. Türkiyenin küresel sermaye olmadan yapamayacağı kadar da pahalı bir iş…

Müslüman kadınlara yapılan zulüm

Maxtouch | 15:26 | 0 yorum


IRAK savaşı sonrası 1 milyon kadın dul kaldı. BBC nin haberine göre savaş öncesi eğitim sağlık gibi hizmetlere daha rahat ulaştıklarını söyleyen kadınlar kılık kıyafet seçiminde de geçmişte daha özgür oldukları kanısında. Savaş sonrasında fuhuşun ölüm olaylarının ve tecavüzün daha arttığı bildiriliyor. BBC Türkçe servisinin haberine göre savaş öncesi hemen hemen istedikleri her şeye sahip olan kadınlar artık tozlu dul kadın kamplarında yaşıyor. Fuhuşa zorlanan istismar edilen kadınlar için hükümetin yasal sığınma evi yok. Gizli sığınma evleri bu yükümlülüğü yerine getirmeye çalışıyor. Türkiyede görülen acizlik IRAK tada yaşanıyor tecavüze ugrayan kadınların aileleri tecavüz edeni cezalandırmak yerine kadınları öldürüyor yada öldürmek istiyor. Bunlardan biri BESMA 13 yaşında ailesi istemediği evliliğe zorlamış Sonra başka bir adam tarafından kaçırılarak tecavüze uğramış . Besma ailem benden utanıyor AŞİRET olan ailesi beni sokakta görürlerse öldürecekler diyor.1*
İSLAM cı görüşleri ile tanınan IRAK kadın bayanı ezzeydi nin kadınların hakarını yeterince koruyamadığına dair eleştiriler var. Bakan ile yapılan röportajı dinliyorum kara cahil kelimesi az kalıyor. Kadının ailesine biat etmesi gerektiğini söylüyor. Oysa İSLAM özellikle savaş zamanlarında doğan zorunluluktan kaynaklanarak erkeklerin 4 kadına kadar evlenmelerine izin vermiş. Bugün Irak,Suriye, Pakistan, Libya başta olmak üzere bir çok islam ülkesinde savaşlar var her gün erkekler ölüyor çocuklar babasız kadınlar dul kalıyor. Bu kadınlar fuhuşa zorlanıyor.
İslam dünyasının önemli bir kısmı işgaller yüzünden adeta açık bir cezaevine hatta dullar kampına dönüştü. Dayanılmaz acılara yolaçan işgale ses çıkaramayan insanlar Dünya Bankasının Irak’lı kadınlara iş kurmaları ve çocuklarının hayatını kazanmaları için bir kereye mahsus vermeyi düşündüğü ikiyüz dolardan övgüyle sözediyorlar. Bütün petrolü ve varlığı çalınan insanlara verilen cüz’i sadakalar için bin teşekkür. Bu şekilde şimdiye kadar iki bin kadın desteklenmiş. Sadece iki haftanın dulları. İşte Özgür Irak işte Özgürleştirilmiş Iraklı kadınlar.  Irak’ta ve İslam coğrafyasında Müslüman olan hatta olmayan milyonlarca kadının bedeni ve onuru ayaklar altında çiğneniyor.2*
Irak’ta sayıları her geçen gün artan yüzbinlerce dul kadın, sessiz bir trajedinin kurbanları olarak çocukları ve aileleri için yaşama savaşı veriyor.
İşgal başladığından beri ölen erkeklerin sayısının bir milyonu aştığı belirtilirken, bu ölüler arkalarında, çaresiz, umutsuz ve sessiz eşler ya da anneler bıraktı. Sayıları 10 milyonlarla ifade edilen bu kadınlar, hayatta kalmak ve ailelerini beslemek için amansız bir mücadele veriyor.
1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak savaşında da yüzbinlerce erkeği savaşa kurban veren ülkede kadınlar, “Önce babalarını, şimdi de kocalarını ve oğullarını kaybettiklerini, hiçbir zaman insanca yaşayamadıklarını” söyleyerek isyan ediyor.
Bir işleri olan “şanslı” kadınlar, eşlerinin ölümünden sonra sadece kendi ailelerinin değil, eşlerinin ailesinin de geçimini üstlenmek zorunda kaldı. Uluslararası ve yerel örgütler, yalnız kadınlara yardım etmek için çeşitli çalışmalar yürütse de yeterince iyi organize olamadıkları için sayıları her gün artan bu kadınlara ulaşamadıkları belirtiliyor.
Hükümetin, dul kadınlara verdiği yaklaşık 100 dolar değerindeki maaş, henüz az sayıda aileye ulaşıyor. Kadınlar, çok yetersiz olan bu parayı alabilmek için hükümet yetkililerine “çok miktarda” rüşvet vermek zorunda kaldıklarını dile getiriyorlar.
Kocası, 2 yıl önce bir kontrol noktasında Amerikan askerleri tarafından öldürülen 47 yaşındaki Sadiye Hüseyin, memurların evlerinde hizmetçilik yaparak para kazanmaya ve 6 çocuğunu doyurmaya çalıştığını anlatıyor. Çocukları, parasızlık yüzünden artık okula gidemiyor.3*
Aynı tehlike Iraktan sonra SURİYE dede başladı. Suriye’deki savaştan kaçan kadınlar mülteci olarak gittikleri ülkelerde birçok sorunla karşı karşıya… Bunların başındaysa fuhuş ve zorla evlilik için satılması geliyor.
İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen “İslami uyanış ve ulema” adlı toplantıda konuşan Suriyeli Sünni din adamı Zekerya Seraye, Türkiye’ye yönelik sert eleştirilerde bulundu.
Türkiye ve Ürdün’de mülteci olarak bulunan Suriyeli kadınların para karşılığı satıldığını ve tecavüze uğradığını söyleyen din adamı, dünya kamuoyunun bu olaylara göz yumduğunu kaydetti.4*
İntihar saldırıları, mezhep çatışmaları derken kız görmek için aile ziyareti yapma, görücü devreye sokma gibi toplumsal ağlar çökerken, ekonomik sıkıntılar da erkeklerin evlenme hevesini tüketmiş. Irak ve Suriye başta olmak üzere 1 den fazla kadınla evlenmeye izin derhal verilmeli dul kadınlar ve çocukları bir an önce korumaya alınmalı.
Hz. Peygamber S.A.V Efendimiz savaşlar sonrası sonrasına örnek teşkil etmek üzere dul kadınlarla evlendiğini çocuklarının bakımını üstlendiğini ne çabuk unuttuk. Oysa bu evlilikler biz müslümanlara örnek teşkil etmesi içindi.
İSLAM ülkeleri Birliği derhal toplanarak Müslüman kadın ve çocuklarını korumak için ALLAH ın olağan üstü koşullarda emri olan 4 kadınla evlenebilme iznini hayata geçirmeleri gerekmektedir.
BATI dünyası müslüman erkeklerinin savaşlarda ölmelerini aile hayatının yok olmasını çocukların cahil sevgisiz kalmasını kadınlarının ise fuhuşa zorlanarak meze olmalarını  istiyor. Başta Türkiye olmak üzere bütün İSLAM ülkeleri ise seyrediyor vebali boyunlarına..

Hz. Süleyman ve karınca

Maxtouch | 15:21 | 0 yorum


Büyüklerim buyurdu ki: Hz. Süleyman A.S bir taşı kılıcı ile ikiye yarar bakar ki içinde bir karınca ihtimal yiyecek aramakta yada taşın içine erzak yığmaktadır. Sebebini soran Hz. Süleyman A.s a karınca işimiz Süleyman Peygambere kalsaydı aç kalmıştık der..

Peygamber Efendimizin sahur vakti tayini

Maxtouch | 15:19 | 0 yorum


Sahur vaktinin tayin ve tesbiti konusunda Kur’an’da şu ifade bulunmaktadır: “… şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar, yiyin, için …” Büyüklerim buyurdu ki Hz. Peygamber Efendimiz (S.A.V) iki ağacın arasına beyaz bir ip gererler beyaz ip gözle görülmeye başladığı anda  günün ağarmaya başladığını anlayıp oruca başlarlardı.

Hz. Ebubekir Sıddık R.A ve Hira dağında ki yılan

Maxtouch | 15:18 | 0 yorum


Hz. Peygamber S.A.V Efendimiz yakın arkadaşı ve kayınpederi Hz. Ebubekir Sıddık R.A Hazretleri ile Mekkeden Medineye hicret ederlerken müşriklerden saklanmak için HİRA dağında bir mağaraya sıgındılar. Kainatın Efendisi uykuya daldığı anda bir delikte beliren yılanı gören mübarek Hz. Ebubekir Sıddık R.A Efendimiz ayağı ile deliği tıkayarak yılanın Peygamber Efendimize zarar vermesini ısırmasını engellemek istedi. Yılan Hz. Ebubekir Sıddık R.A Efendimizin ayağını ısırdı. Isırığın acısı o kadar şiddetlendiki bu acıya dayanamayan Hz. Ebu Bekir Sıddık R.A Efendimizin gözlerinden yaşlar boşaldı ve Mübarek Peygamber Efendimizin yanağına damladı. Bu damlama neticesinde uyanan Peygamberimiz olayı anlayınca mübarek tükürüklerini Hz. Ebubekir Sıddık R.A Efendimizin mübarek ayağına sürerek bu ızdıraptan O nu kurtardılar. Yılan dedi ki: Ben 300 senedir bu günü beklemekteydim.

Davud A.S ve ALLAH ın Adaleti

Maxtouch | 15:17 | 0 yorum


Büyüklerim anlatırlar ki : Davud A.S odasına çekilmişti. Kapıda nöbetçiler vardı. İçeriye tek giriş yeri olan kapıda sıkıca kitlenmişti. Odaya girilebilecek başka yer yoktu. Bu koruma altında Davud A.S odasında iki kişiyi görünce şaşırdı. İçeri nasıl girmişlerdi.  Ey ALLAH ın peygamberi korkma dediler bizden sana zarar gelmez. Biri şöyle dedi:  Ey ALLAH ın Peygamberi biz iki kardeşiz, kardeşimin 99 koyunu var benim ise 1 koyunum ama yinde kardeşim benim bir tek koyunumu ister durur aramızda  nasıl hükmedersin dedi. Davud A.S kardeşin gerçekten haksızdır dedi.
Oysa  gelenler YÜCE ALLAH ın izni ile gönderilmiş  iki melekti. DAVUD A.S sınamakta idiler. YÜCE ALLAH DAVUD A.S a buyurdu: Ya Davud her ne kadar 99 koyunu olupta kardeşinin tek bir koyununa göz diken haksız görünsede 99 koyunu olduğu halde  niçin kardeşinin bir tek koyununu ister ona sormalı ve o nu DİNLEMELİYDİN. Hükmünü sonra vermeliydin.
Bu misaller biz insanların dersler alması için yaşanmıştı.
İşte YÜCE ALLAH ın adaleti budur.

Nuh A.S ın gemisi Cudi Dağındadır

Maxtouch | 15:15 | 0 yorum


Büyüklerim buyurdu ki:  NUH A.S Türkiye sınırları içinde İSKENDERUN da yaşadı. Büyük Tufanda  burada başladı. NUH A.S  Kutsal AHİD sandığını gemiye buradan yükledi. NUH.AS. yaptığı gemi çok uzundu. Bu sebeple Nuh un gemisinin AĞRI DAĞIN da olduğunu iddia edenler yanılmakta yada yanıltmaktadırlar. Ağrı dağı büyük ve uzun bir geminin duramayacağı kadar dik ve sarp bir dağdır. Oyca CUDİ dağı böyle devasa bir geminin üzerinde durabilmesi için müsaittir.
Cudi DağıGüneydoğu Anadolu‘da, Şırnak ve Silopi ilçe merkezleri arasında yer alan 2.114 m’lik yüksekliğe sahip dağdır. Kur’an’da geminin Cudi dağına oturduğu söylenmektedir.  Büyük Tufanda yükselen sular dünyanın en yüksek dağının o zaman ki uzunluk birimine göre 70 halbi daha fazla yükselmiştir. Büyüklerimiz  büyük tufanın gökyüzünden yağan sağanak yağmurlarla birlikte yeraltından fışkıran suların sebep verdiğini söylerler.  Hud Sûresi’nde “Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî’ye oturdu ve “Zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun!” denildi. şeklinde anlatılır.
Rivayetlere göre gemide olan 500 kadar insan ve toplanan hayvan çiftlerinden başka kurtulanda olmamıştır. Tufan süresince bu kadar insan nasıl beslenmiştir. Azlığı nedeniyle tek çeşit besinin yemek yapılıp yenilmesi mümkün olmadığına göre gemide olan bütün besinler toplanarak bugün AŞURE dediğimiz bir çok besinin karışımı ile elde edilen yemek ile beslenmeleri sağlanmıştır. Nuh Tufanının MUHARREM ayında meydana gelmesi ve gemide yapılan AŞURE sebebiyle  her Muharrem ayı başladığında AŞURE  yapıp dağıtılması, o günün anısına gelenekleşmiş ve günümüze kadar devam ede gelmiştir.

ALLAH Katında ZAMAN

Maxtouch | 15:14 | 0 yorum



Allâh-u Teâlâ, Tevbe sûresinin 36. âyet-i kerimesinde, göklerin ve yerin yaratıldığı günden beri, ayların sayısının kendi katında 12 ay olduğunu haber vermiştir.
مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ
kavl-i şerifiyle de o ayların dördünün haram aylar olduğunu ifade buyurmuştur. Kurân-ı Azîmü’ş-şân’ın baş müfessiri Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de Ebu Bekr es- Sıddık’tan rivâyet edilen Buhârî Hadîs-i şerîfinde bu ayların; Muharrem, Safer, Rebîu’l-evvel, Rebîu’l-âhir, Cemâziye’levvel, Cemâziye’l-âhir, Receb, Şaban, Ramazan, Şevval, Zü’lka’de ve Zü’lhicce ayları olduğunu haber verdikten sonra haram ayların üçünün peş peşe geldiğini (Zü’lka’de, Zü’lhicce ve Muharrem) dördüncüsünün ise Receb ayı olduğunu ismen zikretmiştir. 1*
(Büyüklerim buyurdu ki: Dünyanın yaşı 7000 yıl YÜCE ALLAH katında ise  7 gündür)

Haram aylarda niçin savaşılmaz?

Maxtouch | 15:12 | 0 yorum


”Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah’ın katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram (ay)lardır. İşte doğru din budur. O aylar içinde (konulmuş yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve Allah’a ortak koşanlar nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın ve bilin ki Allah (günahlardan) korunanla beraberdir…’  (et- Tevbe, 9/36-37)
Büyüklerim buyurdu ki Yüce ALLAH ın Haram  (hürmete lâyık) aylarda  (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, Receb) savaşı savaşmayı yasak etmesi 4 Kutsal kitaptan biri olan ZEBUR’a ve Hz. DAVUD A.s dayanır.
[Denizcilikle geçinen halka Hz. Davud:
- istediğiniz gün cumartesi, o gün avlanmak yasak, o gün Allah’a ibadet edin. 1*]
[Ashâb-ı Sebt, Mısır ile Medîne-i Münevvere arasında Kızıldeniz kenarında Medyen şehrinde yaşardı. Sayıları yetmiş bin kadardı. Bunlar, cumartesi günleri ibâdetten başka bir şey yapmazlardı. Çünkü cumartesi günü ibâdetin dışındaki işler haram kılınmıştı. Ayrıca o günde avlanmamak üzere Dâvûd -aleyhisselâm-’a söz vermişlerdi. 2*]
Kur’ân-ı Kerîm’de bu husus şöyle ifâde buyrulur:
واَسْأَلْهُمْ عَنِ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ حَاضِرَةَ الْبَحْرِ إِذْ يَعْدُونَ فِي السَّبْتِ إِذْ تَأْتِيهِمْ حِيتَانُهُمْ يَوْمَ سَبْتِهِمْ شُرَّعاً وَيَوْمَ لاَ يَسْبِتُونَ لاَ تَأْتِيهِمْ كَذَلِكَ نَبْلُوهُم بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

“Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor! Hani onlar, cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü cumartesi günü, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi; cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece Biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihân ediyorduk.”
(el-A’râf, 163)
“Onlar, kendilerine yapılan îkazları unutunca, Biz de kötülükten menedenleri kurtardık; zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerinden dolayı şiddetli bir azâb ile yakaladık. Kibirlenip de kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince, onlara: «Aşağılık maymunlar olun!» dedik.” (el-A’râf, 165-166)
(Ey İsrâîloğulları!) İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine, «Aşağılık maymunlar olun!» dediklerimizi elbette bilmektesiniz.” (el-Bakara, 65)
[Çoğunluğu verdiği söze sadık kalmak istemiyordu. Gözleri hep denizde ki balıklarda idi. Yüce Allah onların yoldan çıkmaları nedeniyle cumartesi o bölgeye sürüyle balık yollayıp diğer günler azaltarak deniyordu. Kafirler, müşrikler buna dayanamazlar; müminler her şeyin Allah’dan geldiği bilincinde, verdikleri sözde dururlar. Böylece akla kara birbirinden ayrılır.
Kafir ve müşrikler Cuma gecesinden ağlarını denize atıyor, cumartesi gecesi topluyorlardı. Yada denize bağlı havuzlar açıp cumartesi gecesi o havuzların denizle bağlantısını kesiyor, havuzda kalan balıkları avlamış oluyorlardı. Bu planlarıyla insan ancak kendini aldatabilir. Zira yüce Allah her an görüp işitir, dahası insanların içinden geçenleri bile bilir. O aldatılmaktan uzaktır.
Bir gurup mümin hiç denizle ilgilenmeden vaat ettikleri gibi cumartesini yalnızca Allah’a ibadetle geçirirken; diğer bir mümin gurup ilaveten Cumartesini hileli balık avlayanlara nasihat edip, yaptıklarının hatalı olduğunu, Allah’dan tövbe edip vazgeçmelerini söylüyorlardı. Hem de onların alaylarına, küçük görmelerine, azarlamalarına karşılık vazgeçmiyorlardı. Çünkü onlar batıl ve sapıklık karşısında susmanın, bir nevi destek olmak olduğunun bilincinde idiler. Hem Allah’ın huzuruna batıl karşısında susmadıklarının yük akıyla çıkmayı, hem de ola ki kafirler, Allah’a karşı gelmekten sakınırlar diye düşünüyorlardı.
Kafirler ve müşrikler Hz. Davud (a.s)’ın ikâzlarına da aldırmayınca Hz. Davud:
- Allah’ım kavmimden bir çok insan sapıttıkça sapıttı. Benim ikâzım onlara tesir etmiyor, lanet onların üzerine olsun. dedi.
Bunu üzerine Allah İsrail oğullarını cezalandırdı. İman etmeyenlere” aşağılanmış birer maymun olun” dedi. 3*]
Canlıların yaşama ve nesillerini devam ettirme hakkı vardır. Balıkların da yumurtlama dönemi. Balıkların yumurtlama dönemlerinde avlanmak, yada belli bir yetişkinliğe (balık boyuna) gelmeden önce avlanmak balık neslinin devamını olumsuz etkileyeceği gibi gelecek sayılarının hatta nesillerinin tükenmesinde sebebp vereceği aşikardır. YÜCE ALLAH  haram aylarda insanlar ve hayvanlar kısaca  bütün canlılar için içinde nice hikmetler ve faydalar barındıran canlıların yaşan ve nesillerin devamı ile ilgili İLAHİ SINIRLAR  sınırları çiziyor. Bu yüzden HARAM AYLAR da savaş yasaklanmıştır.
UNUTMAMAK LAZIM SAVAŞ OLAN YERDE YAŞAYAN ÇOCUKLARIN BABALARI YOK MU? Biz başbakana SURİYE meselesi başladığı zaman sorduk ve dedik ki:  Suriye de sokaklarda oynayan çocukların babaları yok mu? HARAM aylarda savaş olmaz….
Peygamberimiz (s.a.s.) Veda Hutbesi’nde haram aylar konusunda şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar, harbedebilmek için haram ayların yerlerini değiştirmek, şüphesiz ki küfürde çok ileri gitmektir. Bu, kafirlerin kendisiyle dalalete düşürüldükleri bir şeydir. Bir sene helâl olarak kabul ettikleri bir ayı öbür sene haram olarak için ederler. Cenâb-ı Hakk’ın helâl ve haram kıldıklarının sayısına uydurmak için bunu yapıyorlar. Onlar Allah’ın haram kıldığına helâl, helâl kıldığına da haram derler. Hiç şüphe yok ki zaman, Allahu Teâlâ’nın yarattığı gündeki şekil ve nizamına dönmüştür.(Büyüklerim buyurdu ki: Dünyanın yaşı, ZAMANI 7000 yıl YÜCE ALLAH katında ise 7 gündür). Sene oniki aydır; dördü haram aylardır; üçü peşpeşe gelir: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Şaban’la Cemâzilevvel arasındaki Mudar kabilesinin Receb’i (Mudar kabilesi Receb ayına çok hürmet ettikleri için böyle denilmiştir) (et-Tâc, II, 149).
 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. VİTRİN - All Rights Reserved
Template Modify by Creating Website
Proudly powered by Blogger